İntikam'ın Soğuk Nefesi.

Konu: İntikam'ın Soğuk Nefesi. Salı Ağus. 17, 2010 7:05 pm

Bilinmeyen bir zaman, belki de zamanın başlangıcı...

“Hah, göreceksiniz hepiniz, o çok değer verdiğiniz halkınız tamamen bana ait olacak, tamamen beni isteyecekler. Başa ben geçeceğim, buradaki huzurlu günlerinize veda etmenin zamanı geldi.” Kraliçenin attığı kahkaha büyük salonda yankılanıyordu. Hırs ve nefretten gözleri öyle parlıyordu ki büyüleyici görüntüsü dehşet verici bir hal almıştı. Omuzlarından bacaklarına kadar uzanan kuzguni saçları, bembeyaz teni ve kırmızı parlak dudaklarıyla görüntüsü bir intikam meleğini andırıyordu. Altın ışıklarla taçlandırılmış olağanüstü gözüken beyaz salonun ortasında ayakta dururken duyduğu yumuşak ses karşısında dudaklarını büzdü. “Bunun asla olmayacağını anladığını zannediyordum, demek ki yanılmışım. Aramızdan ayrılman beni üzecek.” Nefret ettiği kişinin bu sesi içinde hiçbir duygu barındırmıyordu, tamamen saf ve temizdi. “Beni tiksindiriyorsun Perses, biliyorsun değil mi?” Zehirli gülümsemesiyle Perses ismini anması, hele böyle bir cümle içinde anması büyük bir hakaretti. Güzel kraliçenin şok olmuş yüzünü umursamadan uzun siyah elbisesinin eteklerini toplayarak girişteki kemere doğru yürüdü. Artık buraya ihtiyacı yoktu, asla da olmayacağına dair kendine yemin etmişti.

xxx

“Beni seçmediğine pişman olacaksın Creighton, ve Perses; yoluma çıktığın için. İkiniz de bunun bedelini ödeyeceksiniz. ” Kendi kendine mırıldanırken iyice çileden çıkmıştı. Onların aptal cadı ve büyücülerine ihtiyacı yoktu, ama bunu sadece kendisi başaramazdı. Başka bir şeye ihtiyacı vardı, başka birilerine… İnsanlar bir işine yaramazdı. Cadı ve büyücüler de aptallık yaptıklarına göre yeni bir ırk bulmalıydı. Küçük kelime oyunlarıyla Tanrıları ikna edebilirse istediğini elde edebilirdi. Beyninden gerekli sözcükleri geçirerek beklemeye başladı. Onunla konuşacaklarını umuyordu, genellikle dikkate alınan biriydi. Bu geleneği yaptığı o konuşmada Perses yüzünden bozulmuştu, bu ona ayrıca bir kin gütmesine neden oluyordu. Sonunda zihnindeki sesi duyduğunda dudakları şeytani bir şekilde kırıldı. En yumuşak sesinin kullanmaya çalışarak "Efendim, bir adaletsizlik olduğunu düşünüyorum. Bildiğiniz üzere Perses ve Creighton ile yollarımızı ayırdık. Onlar kendi hükümdarlıklarına sahipleri kendi ırklarına da. Benimse kendimden başka hiçbir şeyim yok. Bu bir haksızlık, çünkü siz de biliyorsunuz ki iki taraf varsa ikisine de eşit dağılım yapılmalıdır. Ben de bunu istiyorum.”
“Üç dileğin var Kraliçe Adreanne, bunları iyi kullan.”
“Cömertliğiniz için çok teşekkürler efendim. İlk dileğim Morteuslar, yani yaşayan ölüler. Ölüleri diriltebilmeyi mümkün kılmak istiyorum ve onları yönetebilmeyi de. İkinci dileğimse onların neredeyse cadılar kadar doğaüstü güçlere sahip olmasıdır. Üçüncü ve son dileğim ise Üçler Yasası’nın işlememesi. Eğer cadı ve büyücüler kadar güçlü olamayacaklarsa bir ayrıcalıkları olmalı. Adil olanın bu olduğunu düşünüyorum efendim.” Dilekleri tabii ki kabul olacaktı, buna ilk konuşmaya başladığından beri emindi. Aradaki iletişimin kesildiğini hissettiğinde derin bir nefes alarak kendi sarayındaki altın tahtına oturdu ve ellerini kucağında birleştirerek gülümsemesini iyice büyüttü. “Perses’in işi bittiğinde hepiniz bana koşa koşa geleceksiniz, hatta sen bile Creighton.”

Her hakkı Secret World RPG'ye aittir.